9 OCAK 2007
Saçları
kısacık bir kız arkadaşım vardı. Her hafta saçlarını kestirir, her defasında
pişmanlıktan ağlar ve tel tokalarını karşısına dizip her hafta bırakmaya karar
verdiği sigaraya tekrardan başlardı. Kalabalık kıyafetlerden hoşlanmaz,
gerekmedikçe konuşmaz ve istenmeyen tüylerinden itinayla kurtulurdu. Birlikte
en çok operaya gitmekten hoşlanırdık. Fakat o operadan hoşlanmazdı, solo müzik
severdi, basit, her şeyde olduğu gibi. Ondaki bu minimalistik tutku, içimde daima
bir Michelangelovari his uyandırırdı. Davut heykeli gibi. Soluk benizli, mermer
gibi bir surat.
“Seni
seviyorum,” derdim.
Öylece bakardı suratıma. Mermer gibi. Davut heykeli gibi.
Öylece bakardı suratıma. Mermer gibi. Davut heykeli gibi.
Saçları kara
mohawk bir oğlan vardı. Sevgilim diyemem. O benim her şeyimdi. Sigara tutmayı, leziz Arnavut mutfağını ve kelebeklerin aslında bir günde
ölmediğini ve daha pek çok şeyi sayesinde öğrendim. Kızdı mı tam kızar, tek
eliyle davul çalar, bir gözüne far çeker ve öpüşürken ağzımı ıslatırdı. Sokakta
tanıdım onu. Pantomim yapıyordu. İşi bittiğinde oturup bira içmeyi teklif
ettim, o gece çıkıp evine gittik ve bir hafta boyunca evden hiç çıkmadık.
Sonrasında yine sokakta kaybettim onu. Otobüse binip tren garına gideceğini
söyledi. Nereye gideceğini bilmiyordum. Ve sanırım kendisi de bilmiyordu nereye
gideceğini.
“Seni
seviyorum,” derdim.
Yalnızca
gülümserdi. Ama bu da bana yeterdi.
Saçları
beline kadar uzanan kırklı yaşlarda bir kadın ve o kadınla aramda enteresan bir
bağ vardı. Sadece alkollü olduğum geceler yanına giderdim, biraz daha alkol
verir, memesini emdirip Boris Vian okurdu bana. Çok eskiden gördüğüm ve
hatırlayamadığım birine benziyordu. Sayesinde pek çok kitap bitirdim. Fakat
hiçbirinin ismini öğrenemedim.
“Seni seviyorum,”
derdim.
Saçlarının beyaza
çalmış uçlarıyla gözyaşımı siler, kitabını okumaya devam ederdi: “Hiçbir şey
fazla uzun sürmemeli.”
2 ARALIK 2015
Otuz dokuz
gösteren fakat on sekiz yaşında olan bir kadın vardı; saçına tuhaf, her gün
başka renk peruklar takardı, sebebini bilmiyorum. Ama bu bir kadına aşık olmak
için gayet yeterli bir sebepti. Dinamizmi ve kendine bile yetmemesi bende
müthiş bir iştah uyandırıyordu. Yaşından büyük laflar eder, yaşından büyük
sevgililer edinir ve yaşından büyük Chihuahua cinsi bir köpek beslerdi.
Arkadaşları ona “Benjamin Button,” derdi ve bu kadının en büyük korkusu
ölmekti. Seneler sonra, ölüm korkusundan kurtulunca benden de kurtulmayı tercih
etti ve yollarımız ayrıldı. Artık kafasında bir perukla gezmiyordu ve yaşı
olduğundan daha küçük gösteriyordu.
Hiçbir zaman,
“seni seviyorum,” demedim ona. O da bana demedi. Bu yüzden birlikteyken çok
güzel bir ilişkimiz vardı.
***
Üçünün de
peşinden çok koştum. Çok ağladım. Bu süre içerisinde hepsinin saçları biraz
uzadı. Ama benim bir yerim uzamadı.
![]() |
Albero della vita di Gustav Klimt |